Kahve Osmanlı İmparatorluğu’nda uzunca bir süre yaygın bir şekilde tüketilmiştir. Ancak insanları bir araya getirip, “fazla” sosyalleştirdiği için çeşitli gerekçeler ile dört defa yasaklanmıştır.
İlk yasak Kanuni Sultan Süleyman dönemine denk gelmektedir. Bu yasak, dönemin şeyhülislamı Ebusuud Mehmed Efendi’nin “kömür derecesinde kavrulan maddeleri yemek ve içmenin caiz olmadığı” gerekçesi ile kahvenin “fasıkların içeceğidir” diyerek haram olduğu yönünde fetva vermesi ile konmuştur. Hatta Priscilla Mary Işın’ın Avcılık’tan Gurmeliğe Yemeğin Kültürel Tarihi Kitabında belirttiği üzere yasak üzerine, kahve getiren gemilerin yükleri denize dökülmüştür.
Kahveye gelen ikinci yasak ise, Sultan III. Murat döneminde ilan edilmiştir. Bununla birlikte yasağa karşı gelen dönemin önde gelenleri ve din bilginleri tarafından 1587 yılında bu yasak kaldırılmıştır.
Üçüncü yasaklama da Sultan I. Ahmet döneminde gerçekleşmiştir. Dönemin sadrazamları olan Nasuh Paşa ve Derviş Paşa gibi sadrazamların bu yasakta rolü büyüktür.
Dördüncü ve son yasak ise -yaygın bir şekilde bilindiği üzere- Sultan IV. Murat döneminde İstanbul’daki büyük yangınların kahvehaneler nedeniyle çıktığı bahanesi ile, Şeyülislam Ahizâde Hüseyin Efendi’nin verdiği fetva ile gerçekleştirilmiştir. 1633 yılında ilan edilen bu kahve yasağı en şiddetli olanı ve en uzun süreni olmuştur.
Evliya Çelebi’nin Kahve İle İlişkisi…
Evliya Çelebi’ye Atfedilen Bir Minyatür
Şikemperver birisi olması nedeniyle, mutfak kültürümüz adına önemli bir kaynağımız olan Evliya Çelebi, her ne kadar seyahatnamesinde kahve içmediğini belirtse de, seyahatnamesinde kahve ve kahve ile ilgili bir çok konudan bahsetmektedir.
Gittiği yerleri ve gözlemlerini anlatan Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde, “mekteb-i irfân misilli” dediği gittiği kahvelerden de bahseder. Seyahatname’de Aydın, Bağdat, Bursa, Halep, İstanbul, İzmit, Kahire, Manisa, Mısır ve Şam’da ziyaret ettiği kahveleri adlarıyla birlikte zikreder.
Avrupa’da Kahve
1685’te Viyana Avusturya’da Açılan İlk Kahve Evi
Eser Sahibi Avusturyalı Ressam Franz Schams, 1823
Etiyopya’dan çıkıp Yemen’den Arabistan kıtasına ulaşan ve oradan da Osmanlı İmparatorluğu topraklarına yayılan kahve, Kahve Nedir? yazımızda belirttiğimiz üzere, özellikle İstanbul’a gelen Venedikli tüccarlar ile ve diğer ticaret yollarıyla Sicilya ve İtalya yarımadasına, diğer kültürel etkileşimlerle Balkanlar ve Orta Avrupa’ya doğru yayılmıştır.
Deniz Gürsoy’un Gastronomi Tarihi adlı kitabına göre 1645’te Venedik’te, 1650’de Oxford’da, 1652’de Londra’da, 1672’de Paris’te, 1679’da Hamburg’da ilk kahvehaneler açılır ve esas olarak Kahve 1683’te Osmanlı İmparatorluğu Ordusu’nun Viyana kuşatması sonrası uğradığı bozgun ile yaygınlaşır.
Kahve, Türk adı ile öyle özdeşleşmiştir ki, 1652’de Londra’da açılan ilk ve İzmir’den göçmüş Paşa Rıza (Pasqua Rosee) adlı kişi tarafından kahvehane, “Turk’s Head” olarak adlandırılmıştır. Aslen kendisi de bir İngiliz olan Priscilla Mary Işın’ın Osmanlı Mutfak İmparatorluğu kitabında da belirttiği üzere, 1662 yılında Londra’da Great Turk (Büyük Türk) adı altında bir başka kahve de açılmıştır (Walker 1811, 381).
1747’te Fransız Kralının Gözdesi Madame Pompadour Türk Kahvesi İçerken
Eser Sahibi Fransız Ressam Charles-André van Loo
Fransa’da kahvenin tanınması ve yaygınlaşması ise, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1669 – 1670 döneminde Paris’teki elçisi olan Süleyman Ağa vesilesiyle olmuştur. Nüktedan ve etkileyici kişiliği ile tanınan Süleyman Ağa, Kral XV. Louis’e Türk Kahvesi’ni takdim etmesinden sonra, Türk Kahvesi Fransız Kraliyeti ve kraliyet çevresindeki soylulara yayılmıştır. Hatta Priscilla Mary Işın’ın Osmanlı Mutfak İmparatorluğu kitabındavurguladığı üzere Kral XV. Louis kendi kahvesini pişirmeye başlamıştır. Türk Kahvesi ve Türk kültürü öyle moda olmuş ki, Kral XV. Louis’in en ünlü gözdesi Madame de Pompadour’un 1755 yılında Türk kıyafetleri giymiş bir şekilde Türk Kahvesi içerken bir portre yaptırdığı bilinmektedir.
1831’de Paris Fransa’da Açılan Café Turc adlı Kahve Evi
Eser Sahibi Fransız Ressam Augustus Pugin
Fransa’da Türk Kahvesi’nin yayıldığı ve Türk adının kahvelerde geçtiği yerlerden birisinin de 1780 yılında Paris’te açılan Café Turc (Türk Kahvehanesi) olduğu söylenebilir. Augustus Pugin’in 1831 yılında yaptığı eserinde betimlenen Café Turc, kahve konusunda Türk etkisinin ve markasının 19. yüzyılda bile geçerli olduğunu göstermektedir.
Son Söz Yerine…
Kahve birçok kültürü ve ülkeyi etkilemiş, tabiri caiz ise tarihin akışını değiştirmiş olgulardan birisidir. İçimi keyif veren bir lezzet olmasının yanında insanları bir araya getirerek kahvehanelerde farklı farklı kişilerin sohbet ve muhabbet etmelerini, görüşmelerini tanış olmalarını sağlamıştır. Bunun içindir ki “Bir fincan kahve’nin kırk yıl hatırı vardır” denmiştir.
Yazar: Mide Mühendisi